Namazın son oturuşunda insan sözüne benzeyen duaları okumak caiz mi?

Tarih: 05.03.2018 - 01:06 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Şafi ve Maliki mezhebine göre
 "Namazın tahiyyatında gerek din, gerekse dünya işlerine ait olan ve insan sözüne benzeyen duaları okumak caizdir." deniliyor.
- Bu hükmün delili nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Abdullah ibn Mesud (r.a)'tan rivayet edilen "Sizden birisi namazda oturduğu zaman Tahiyyat'ı okusun. Bundan sonra (namazda) dilediğini istemekte serbesttir." rivayeti, söz konusu hükme delil olmuştur. (bk. Buhari, Ezan 148,150, el-Amel fi's-Salat 4, İstizan 3, 28, Da'avat 17, Tevhid 5; Müslim, Salat 55-61)

Namazın Sonunda Yapılacak Dualar

Namaz bizatihi tesbih, dua ve niyazdan ibarettir. O bakımdan onun her bölümünde bu üçünün yeri ve anlamı söz konusudur. Bu konuda birçok rivayetler vardır. Biz müçtehit imamların seçip üzerinde durduklarını nakletmekle yetinmek istiyoruz. Çünkü onların ciddi araştırma ve incelemesi, bize yetecek kadar malzeme vermektedir.

Ebu Hüreyre (r.a.)’den yapılan rivayette, Resûlüllah (asm) Efendimizin şöyle buyurduğunu haber vermiştir:

"Sizden biri son teşehhütten sonra, şu dört şeyden Allah'a sığınsın: Cehennem azabından, kabir azabından, hayat ve ölümün fitnesinden, Mesih Deccal'ın şerrinden.." (İbn Mâce, ikamet: 26, Dâremî, salât: 86, Nesâî, istiaze: 18, 21)

Hz. Aişe (r.a.)’dan yapılan rivayette, demiştir ki: "Resûlüllah (asm) Efendimiz namazda şöyle dua ederdi:

"Allah'ım! Kabir azabın­dan sana sığınırım. Mesih Deccal’in fitnesinden sana sığınırım. Hayat ve ölümün fitnesinden sana sığınırım. Allah'ım! Borçtan ve günahtan da sana sığınırım...." (Buhari, daavat: 39, 44, 46, Müslim, zikir: 48)

Ebu Bekir Sıddık (r.a.)’den yapılan rivayette, adı geçen, Resûlüllah Efendimiz (asm)'e şöyle dediğini haber vermiştir:

"Bana, namazımda yapacağım bir dua öğret." Peygamber (asm) şöyle buyurmuştur:

"De ki: Allah'ım! Şüphesiz ki ben kendime çokça haksızlık ettim ve günahları da ancak sen bağışlarsın; beni kendi katından bağışlayan ve çok merhamet edensin." (Buharî, daavat: 17, ezan: 149, tevhîd: 9, Müslim, zikir: 47, 48)

Uhey b. Ka'ka' (r.a.)’den yapılan rivayette, demiştir ki: "Bir adam, Resûlüllah Efendimiz (asm) namaz kılarken şöyle hafif şekilde ona bakmış ve şöyle dua ettiğini fark etmiştir:

"Allah'ım! Günahımı bana bağışla, evimi bana genişlet ve bana rızık olarak verdiğini benim için mübarek eyle." (Ahmed: 4/55, 63, 329-5/375)

Şeddad b. Evs (r.a.)’den yapılan rivayette, Resûlüllah Efendimiz (asm)'in namazda şöyle dediğini haber vermiştir:

"Allah'ım! Şüphesiz ki işimde sebat etmemi, doğruyu arayıp bulmamda azimli olmayı senden dilerim. Nimetine şükretmeyi, sana güzel ibadette bulunmayı isterim. Senden selim bir kalp, doğru bir dil dilerim. Senin bildiğin hayrı senden isterim. Senin bildiğin şerden sana sığınırım ve senin bildiğin (günah ve kusurlarımdan dolayı), sana istiğfar eder (bağışlanmamı) dilerim." (Tirmizî, Daavât 23; Nesai, Sehv 61)

Ebu Hüreyre (r.a.)’den yapılan rivayette, Resûlüllah Efendimiz (asm)'in secdede iken şöyle dediğini haber vermiştir:

"Allah'ım! Benim küçük, büyük, önceki ve sonraki, açık ve gizli olan bütün günahlarımı bağışla..." (Müslim, Salât 216; Ebu Dâvud, Salât 152)

Ammar b. Yâsir (r.a.)’dan, adı geçen namaz kıldı, onu hayli kısa ve hafif tuttu. O yüzden (onun böyle yapmasını) inkâr ettiler (beğenmediler). Bunun üzerine o, onlara:

"Ben rükû ve secdeleri tamamlamadım mı?" diye sordu. Onlar da

"Evet." dediler. Ammar şöyle dedi:

"Doğrusu ben kıldığım bu namazımda, Resûlüllah (asm)'ın yaptığı duayı okudum:

"Allah'ım! Gaybe olan ilminle, halk üzerindeki kudretinle, haya­tın benim için hayırlı olduğunu bildiğin sürece beni hayatta tut; vefat benim için hayırlı olduğu zaman ruhumu al. Senden (halkın) hazır bulunduğunda da hazır bulunmadığında da saygı ile korkmamı; gazap ve rıza hallerinde hak sözü söylememi; fakirlik ve zenginlik illerinden ifrat ve tefritten uzak dengeli bulunmamı; senin vechine nazar kılma lezzetini, sana ulaşıp kavuşma heves ve heyecanını istiyorum. Zarar veren sıkıntıdan, sapıttıran fitneden sana sığınırım. Allah'ım! Bizi iman zînetiyle süsle, bizi doğru yolu bulmuş yol gösteriler eyle." (Nesâî, sehv: 62, Ahmed: 4/264)

Muaz b. Cebel (r.a.)’den yapılan rivayette, demiştir ki: "Peygamber Efendimiz (asm) benimle karşılaştı ve şöyle buyurdu:

"Her namazda söylemen için sana birtakım kelimeler tavsiye diyorum: Allah'ım! Sana zikretmek ve şükretmek üzere bana yar­dım et, güzel ibadette bulunmam için inayette bulun." (Ahmed: 5/247, Ebû Dâvud, vitir: 26)

Hz. Aişe (r.a.)’dan yapılan rivayette, o, Peygamber Efendimizi (asm) döşeğinde bulamamış ve eliyle (etrafa) dokunup ararken eli Peygamber'e dokunmuş ki, o sırada Peygamber (asm) secdede bulunuyormuş ve şöyle dua ediyormuş:

"Rabbım, nefsime takvasını ve zekâsını ver. Sen nefsi tezkiye edenlerin hayırlısı ve onun velisi ve mevlasısın." (Ahmed: 6/209)

Buradaki zekadan maksat, nefs temizliği ve arınmışlığıdır.

İbn Abbas (r.a.)’dan yapılan rivayette, Peygamber (asm) Efendimiz namazında veya secdesinde şöyle dua ediyordu:

"Allah'ım! Kalbimde bir nur, kulağımda bir nur, gözümde bir nur, sağımda bir nur, solumda bir nur, önümde bir nur, arkamda bir nur, altımda bir nur lütfedip kıl." Veya "beni nur eyle" demiştir. (Müslim, müsafirîn: 181, 187, 189, Ebû  Dâvud, tetavvû: 36)

Hadislerin açık delaletinden şu hükümler anlaşılmaktadır:

1. Namazda son teşehhütte dua okumak meşrudur

2. Namazda son oturuşta et-Tahiyyatı okuyup salat getirdikten sonra, rivayet edilen dualardan birini veya birkaçını okumak sünnettir.

3. Namazda secdede dua etmek meşrudur.

Hadislerin ışığında mezhep imamlarının görüş, tesbit, istidlal ve ihticacları:                                                  

a) Hanefî Mezhebine Göre:

Son oturuşta teşehhütten sonra dua eder, hacetin dile getirip istekte bulunur. Çünkü Cenâb-ı Hak, "Namazdan boş kaldın mı hemen dua et." buyurmuştur. (İnşirah, 94/7)

Resûlüllah Efendimiz (a.s.m), İbn Mes'ud'a (r.a.) "Bunu yaptığında veya dediğinde, namazın cidden tamam olmuştur." buyurmuştur ki, bu namazda teşehhütten sonra duayla ilgilidir. Ne var ki, insanların sözlerine benzer şekilde dua etmemesi daha uygundur, ta ki namazdan çıkıncaya kadar sünnet üzere bulunmuş olsun.

İnsanların sözünü Hanefî imamları şöyle tefsir etmişlerdir: Başkasından istenmesi muhal olmayan şeylerdir. Mesela bana şu malı ver, beni şu kadınla evlendir. İnsanların sözlerine benzemeyeni ise, başkasından istenmesi muhal olan şeylerdir. Mesela Allah'ım beni bağışla demek gibi.

Tahavi kendi Muhtasar'ında, duanın, Hz. Peygambere (asm) salat getirdikten sonra yapılacağını belirtmiştir. Salattan sonra hacetini dile getirir, kendisi ve ana-babası, bir de bütün müminler için istiğfar eder. Sahih olan tesbit de budur. (Bedayi'u's-Sanayi, 1/213)

Böylece namazda teşehhüt ve salattan sonra dua yapmak müstehabdır.

b) Şâfi' Mezhebine Göre:

Namazda son oturuşta teşehhüt ve salattan sonra din ve dünya ile ilgili dua etmek, istekte bulunmak sünnettir. Nitekim Müslim'in rivayet ettiği hadiste şöyle buyurulmuştur:

"Sizden biriniz namazda oturduğu zaman, et-Tahiyyat'ı sonuna kadar okusun, sonra da istediği duayı yapsın."

Buhari'de ise, şöyle rivayet edilmiştir:

"Sonra da hoşuna giden duayı seçip okusun."

Birinci teşehhütten sonra ise, dua okumak sünnet değildir.

Şafiîlere göre, sözü edilen yerde yapılacak me'sür duaların en faziletlisi şudur:

"Allah'ım, önden gönderdiğim, geriye bıraktığım, gizle­diğim, açıkladığım, israf ettiğim ve senin benimle ilgili bildiğin (günah ve kusurlarımdan) dolayı beni bağışla. Sen her şeyden öndesin, sen her şeyden sonrasın (her şeyin önünde ve sonundasın). Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Ancak sen varsın..." (Fethülvahhab bi-Şerhi Menheci't-Tullab: 1/46)

Ama imamlık yapan kişinin, namazın son oturuşunda teşehhütten ve salattan başka bir dua yapmaması sünnettir. Ancak bunlara ilave edip dua yaparsa bir zararı yoktur. Ama uzatması mekruhtur, ancak müminlerin rızası olduğu takdirde uzatması mekruh değildir. (Fethülvahhab bi-Şerhi Menheci't-Tullab: 1/46)

c) Hanbelî Mezhebine Göre:

Namazda teşehhütten sonra şu dört şeyden Allah'a sığınılması müstehabdır: Cehennem azabından Allah'a sığınırım. Kabir azabın­dan Allah'a sığınırım. Mesih Deccal'in fitnesinden Allah'a sığınırım. Dirilerin ve ölülerin fitnesinden sana sığınırım. Nitekim Ebu Hüreyre'nin (r.a.) yaptığı rivayette, Resûlüllah Efendimiz (asm) dua edip bu dört şeyden Allah'a sığınmıştır.

Teşehhütte haberlerde varit olan dualarla dua etmekte bir sakınca yoktur. Özet olarak, hadislerde varit olduğu şekilde dua etmek caizdir. el-Esrem diyor ki:

"Ahmed b. Hanbel'e, 'Şunlar diyorlar ki, farz namazlarda ancak Kur'an'da geçen dualar yapılabilir.' Bu hususta ne dersiniz, diye sordum. Öfkeli bir tavırla elini silkip, "Kim bunu tesbit edip üzerinde duruyor? Oysa Resûlüllah Efendimiz (asm)'den rivayet edilen hadisler onların söylediklerine aykırıdır."

Namazda insan sözüne benzer şekilde dünya levazımatı ve istekleriyle ilgili şeyler istemek caiz değildir. Mesela, Allah'ım, bana güzel bir kadın nasip eyle. Bana genişçe bir ev ver. Nefis bir yemek rızık eyle gibi. (el-Muğnî: 1/546- 548'den özetlenerek.)

d) Maliki Mezhebine Göre:

Namaz kılan adamın, farz namazlarda gerek ayakta, gerek oturduğunda, gerekse secdede dünya ve ahiretle ilgili hacetlerini dile getirip dua etmesinde bir sakınca yoktur. Ancak rükuda dua yapmak mekruhtur.

İmam Mâlik bu konuda Urve b. Zübeyir (r.a.)'den şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Doğrusu ben tuz da dahil olmak üzere bütün ihtiyaçlarım için namazda Allah'a dua ederim." (el-Müdevvenetü'1-kübrâ: 1/102, 103)

Böylece İmam Malik'e göre, ayakta (kunut duası), otururken ve secdede bulunurken dünya ve ahiret ihtiyaçlarıyla ilgili istek ve dualarda bulunmak meşrudur. Bunun mendup olduğu söylenebilir.

Secdede iken dua etmenin meşruiyetine gelince, diğer üç mezhep imamları bunda bir sakınca olmadığını söylemişlerdir. Ancak bu cevaz imamla ilgili değildir. Çünkü onun namazı -cemaatin muvafakati olmaksızın- uzatması mekruhtur.

Ayakta dua yapmanın meşruiyetine gelince, bu, sabah namazında ikinci rekatte rükudan kalkıldığında ayakta iken okunan kunut duasıdır. Bir de vitir namazının üçüncü rekatinde fatiha ve zamm-ı sure okunduktan sonra okunan kunut duasıdır.

Şafiîlere göre, sabah namazının ikinci rekatinde rükudan kalkıldığında ayakta kunut duası okumak vacibdir, ki buna ebad-i salat denilir. Ayrıca Ramazanın son yarısında vitir namazında da okumak onlara göre, ebad-i salat olan sünnetlerden biridir ki, vacib derecesindedir, terkinden dolayı yanılma secdesi gerekir. Diğer musibet ve felâket günlerinde namazda okunan kunut duası, ebad-i salâttan değildir. (Kitabu'l-Fıkhı Alâ'1-Mezahibi'l-Arbaa: 1/244)

Özetle:

- Namazda ikinci oturuştan sonra Peygamber Efendimiz (asm)'e salât getirip dua etmek müstehapdır. Bu, Hanefîlere göredir. Şâfiîlere göre, kuvvetli sünnettir. Ancak imamlık yapan kimsenin, namazı uzatması, teşehhütten sonra uzun dua yapması doğru değildir.

- Teşehhütten sonra hadiste belirtilen dört şeyden Allah'a sığınmak müstehabdır. Bu, Hanbelîlere göredir.

- Namazda gerek ayakta, gerek otururken teşehhütten sonra, gerekse secdede dünya ve ahiret hacetleriyle ilgili isteklerde bulunup dua etmekte bir sakınca yoktur. Bu, Mâlikîlere göredir. Rükû'da duâ yapmak ise mekruhtur.

- Yalnız başına namaz kılan kimsenin secdede Resûlüllah Efendimiz (asm)'den rivayet edilen dualardan bir kısmını okumasında bir sakınca yoktur. Bu, diğer üç mezhep imamlarına göredir. (bk. Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla Ahkâm Hadisleri, Namazın Sonunda Yapılacak Dualar bölümü)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun